27 Nisan 2014 Pazar

caretta caretta

Sini kaplumbağası (Caretta caretta), denizlerde yaşar. Yumurtlamak haricinde karaya hiç çıkmaz. Sırt tarafı kırmızımsı kahverengi alt tarafı ise beyazımsı açık sarı renklidir. Bacakları yüzmeye yarayacak biçimde kürek biçimi almıştır ve dış kenarlarında en fazla 2 tırnak bulunur. Oksijeni havadan almasına rağmen uzun süre su altında kalabilir. Yumurtalarını gece kumsallarda açtıkları çukurlara gömerler. Bir defasında 100 yumurta bırakabilir (162'ye kadar tespit edilmiştir). Yavrular 2 aylık kuluçka döneminden sonra gece vakti yumurtadan çıkarak denize giderler.
Akdeniz sahillerine yayılmıştır. En önemli yumurtlama bölgesi Adananın Yumurtalık ilçesi ve Belek, Anamur, Köyceğiz, Dalyan sahilidir. Belek kıyıları, Caretta caretta'ların Akdeniz'deki ikinci (Yunanistan'ın Zakintos adasının ardından) ve Türkiye'nin en büyük yumurtlama alanıdır. 2006 yılı içinde Belek'te ise 1000 civarında, Anamur'da 2007 yılında 1040 adet yuva tespit edilmiş ve koruma altına alınmıştır. Kabuk boyları 1 metre kadar büyüyebilir. Balıklar, kabuklular ve su canlıları (özellikle deniz anaları) ile beslenir.
Yaklaşık 106 milyon yıldır yeryüzünde olduklarını düşünülmektedir. İnsanoğlunun yerleşme ve çoğalma kapasitesi yüzünden bugün sayıları giderek azalmaktadır. Nesli tükenme tehlikesi altında olduğu için koruma altındadır.

Rozella papağanı


ROZELLA KUŞLARININ ÖZELLİKLERİ:
 
Rozella türü tüm kuş türleri arasında en popüler olanlardan biridir. Renklerinin göz alıcı olması bu popülerliğinde büyük bir etkendir. Bunun yanında uysallıkları ile de dikkat çekmişlerdir. Bu nedenle evcil hayvan olarak en çok tercih edilenler arasında da ilk sıralarda yer alırlar. Doğal yaşam alanları Avustralya ve çevresindeki adalardır. Ormanlar ve ağaçlık alanlar en sevdikleri bölgelerdir. Ancak şehir içlerinde bulunan parklarda da bu türe rastlamak mümkündür. Popülerliği sayesinde tüm dünyaya yayılmış bir türdür.  Boyları 25-38 santimetre arasında değişiklik göstermektedir. Yavrular çok dikkat çekici renklere sahip olmazlar. Yetişkinliğe erişene kadar sıradan renklerini korurlar. İkinci tüy dökümünün hemen ardından göz alıcı renklerine kavuşmaya başlarlar. Yetişkinlerin tamamı canlı ve çok renklidir. Cinsiyetleri 12 aylık olduktan sonra gelişmeye başlar.
 
ROZELLA KUŞLARININ YAŞAM ŞEKLİ:
 
Rozella popüler bir evcil hayvan olmasını yetiştirilmesi ve bakımı kolay bir kuş olmasına borçludur. Diğer türlere göre üretilmesi de son derece kolaydır. Narin bir kuş türü değildir. Oldukça dayanıklı oldukları söylenebilir. Soğuk havalardan diğer kuş türleri kadar etkilenmezler. Ancak yaşam alanları nemli olmamalıdır. Çiftleşme dönemleri genel olarak Mart ayında başlar. Erkek Rozellalar çiftleşme dönemi öncesinde normalden fazla yemek yemeye başlayabilirler. Çiftleşme dönemine giren bir erkek Rozella tüneğinden sarkıp sallanarak çığlıklar atar. Uygun bir eş bulduğu takdirde aynı davranışı sürdürecektir. Dişi bir Rozella bir seferde en az 3 en fazla 7 yumurta yapabilir. Kuluçka süresi ortalama 20 gündür. Kuluçka dönemi boyunca dişi Rozella eşi olan erkek Rozella tarafından beslenecektir. Her yıl 2 veya 3 kuluçka dönemi görülebilir. Yavru Rozellalar yumurtadan çıktıktan  ortalama 6 hafta sonra yuvadan ayrılabilirler.  
 
ROZELLA KUŞLARININ BESLENMESİ:
 
Kuş türlerinin tamamında olduğu gibi Rozella türü için de beslenme çok önemlidir. Kuşun sağlığını sahibinin seçtiği beslenme biçimi belirleyecektir. Bu nedenle öncelikle açık satılan yemlerden kaçınılmalıdır. Bu yemler çeşitli hastalıkların kuşa bulaşmasına sebep olabilirler. Kapalı biçimde satılan karışık papağan yemleri tercih edilmelidir. Yem seçiminde en kaliteli ürünlerin satın alınması en doğrusu olacaktır. Yeme ek olarak taze sebze ve meyve mutlaka verilmelidir. Elma portakal böğürtlen salatalık ve mango verilebilir. Bu ek besinler hem yararlıdır hem de Rozella türünün sevdiği gıdalardır. Su ve yem daima taze olarak verilmelidir. Suyun günlük olarak tazelenmesi iyi olur. Mutlaka içme suyu verilmelidir. Mama ve su kabı düzenli olarak temizlenmelidir. Kapların temizliğinde asla kimyasal bir madde veya sabun kullanılmamalıdır.
 
ROZELLA KUŞLARININ BAKIMI:
 
Rozella türünün barındırılacağı kafes mutlaka geniş olmalıdır. Bu tür uçuş mesafesine ihtiyaç duyar. Seçilecek kafeste ahşap ayrıntılar olması önerilmez. Çünkü Rozella türü ahşap kemirmeyi sever. Metal ayrıntıları olan bir kafes en iyi tercih olacaktır. Kafesin içerisinde doğal ortam yaratacak olan dallar ve dekorlar kullanılabilir. Düzenli temizlik yapılacağından ötürü kafes tercihinde temizliği kolay olan bir model seçilmelidir. Aynı kafes içerisinde sadece bir çift Rozella bakılması mümkündür. İki ayrı çiftin aynı ortamda bile bulunmaları tavsiye edilmez. Ayrı kafeslerde olsalar dahi iki ayrı çiftin birbirlerini görebilecek biçimde aynı odada bulunmaları onlar üzerinde stres yaratacaktır. Stres sağlıkları açısından olumsuz bir etkendir. Ayrıca agresif tavırlar sergilemelerine de sebep olacaktır. 
Üretim yapılacaksa kuluçka için bir kutu kafes içerisine yerleştirilmelidir. Bu kafesin içi talaş ve çimenle doldurulmalıdır. Kafesin kuytu bir noktasında ve yerden en az 5 metre yüksekte olması en iyisidir. Rozella türü kuluçka için hazırladıkları yuvayı yerden 5-10 metre yüksekte kurarlar. Yavrular yuvadan ayrıldıklarında anne ve babalarından da ayrılmak isterler. Bu nedenle yavrular için ayrı bir kafes bulundurmak doğru olacaktır.

Van Kedisi

Van kedisi, iyi bir yüzücü olan, gözleri mavi veya kehribar rengi ya da biri mavi diğeri kehribar olabilen, nadide ve asil bir kedi ırkı. Asaletini ve beyaz rengini paylaşmakla birlikte, önemli farklılıkları da bulunan Ankara kedisi ile karıştırılmamalıdır. Genelde Van kedisi yavrularının iki kulağı arasında bir veya iki adet siyah nokta bulunur.

Göz Rengi 

Van kedisinin göz rengi üç gruba ayrılır. Her iki gözü mavi (daima turkuaz mavisi), her iki gözü kehribar (Sarı renk ve tonları, çok nadiren kahverengi) ve tek-göz (Heterokromik; yani bir gözü mavi diğer gözü kehribar renkte olanlar) diye gruplandırılır. Mavi renk, daima turkuvaz mavisi özelliğinde olurken, kehribar rengi farklı tonlarda görülebilir. Bununla birlikte, mavi gözlü Van kedileri de kendi arasında a)mavi gözlü kısa, kadife kürklü ve b)mavi gözlü-uzun ipek kürklü kediler diye ikiye ayrılır.

Van kedilerinde, yeni doğan yavruların gözleri grimsi renktedir. Yavru kedinin doğumundan 25 gün sonra göz renkleri farklılaşmaya başlar ve 40 gün sonra da göz renkleri netleşir. İki kulağı arasında bir veya iki adet siyah nokta bulunan Van kedisi yavrularının çoğu tek-göz olur. Ve bu siyah noktalar adeta Tek-göz kedilerin mührü olarak tanımlanır.
Van kedisi gibi değişik göz rengine sahip köpeklerin, evcil güvercinlerin ve insanlarında bulunduğu ve bu özelliğin genetik bir defekt sendrom olduğu bilinmektedir. En fazla mavi sarı gözlü van kedileri vardır.
Terminoloji açısından, Türkiye dışındaki kediseverler boyutunda bir diğer olası kavram kargaşası mevcuttur. Literatürde, Türkiye'de bir yabancıya "Van kedisi" olarak satılan ve sonrasında yurtdışına giden ilk kedi olarak 1955'de İngiliz bayanlar Laura Lushington ve Sonia Halliday'e 500 Sterlin'e satılan, biri "Van güzeli İskenderun" isimli iki kedi kaydedilmektedir. "Van güzeli İskenderun"un ve hemcinsinin safkan Van kedileri olmamaları, baş ve kuyruk kısımlarının renkli ve benekli olması nedeniyle bayan Lushington'ın bu kedilerden türettiği kedi türü, günümüzde "Van" ismi taşımakla birlikte, Van kedisinden farklı bir ırk oluşturmuştur. Bayan Lushington bu kedilere Turkish Van ismini vermiştir, bu isim Fransızca'ya "Turc de Van", Almanca'ya "Türkisch Van" şeklinde geçmiştir [2].
Başka bir deyişle, Van kedisi ve Batı dünyasındaki Turkish Van farklı kedilerdir. Ancak, Turkish Van isimli kedi cinsi de iyi yüzücüdür ve göz renkleri üç çeşittir. Aradaki farkın az çok anlaşılmaya başladığı günümüzde, safkan Van kedisi, Turkish Van'den ayırmak için, Batı literatüründe de Türkçe olarak "Van kedisi" şeklinde anılmaktadır.
vikipedia

İstanbul'un fethi

Konstantinopolis, Müslümanlar tarafından ilk olarak aralarında Muhammed'i Hicret döneminde evinde misafir eden sahabe Ebu Eyyûb el-Ensarî'nin de bulunduğu İslam ordusu tarafından 668-669 yıllarında kuşatılmıştır. Daha sonra birçok farklı kuşatmaya sahne olan İstanbul, 1204 yılında Haçlılar tarafından kuşatılmış ve 1261 yılına dek Latin İmparatorluğu himayesinde kalmıştır. Kentin 15. yüzyılda Osmanlı topraklarının ortasında kalması, iki kıtayı birleştirmesi ve oldukça gelişmiş bir şehir olması, bölgeninOsmanlı'nın eline geçmesi ve başkent olması ihtiyacını getiriyordu. Konstantinopolis, Osmanlılar tarafından ilk olarak Yıldırım Bayezid döneminde kuşatılmıştır. 1390 yılında yapılan kuşatma başarısız olmuş, Ankara Muharebesi'ne dek şehir aralıklarla abluka altında tutulmuştur. II. Mehmed'in tahta geçtiği dönemde Anadolu'da Ankara Savaşı ile dağılan siyasi birlik toparlanmış,Rumeli'de fetih çalışmaları yeniden başlamıştı. II. Mehmet'in amacı Osmanlı Devleti'ni dünya çapında güçlü bir konuma getirmek, gücüne güç katmaktı. Bu siyasi yol ile önündeki ilk engel Doğu Roma İmparatorluğu ve İstanbul'un Türklerin elinde olmayışıydı. Ayrıca İstanbul, bölgenin en büyük ticaret ve kültür merkezi konumundaydı. Ortodoks Kilisesi'nin merkezinin de İstanbul'da olması, İstanbul'un politik ve dini önemini arttırmaktaydı. II. Mehmed'in hedefi Kostantiniyye'yi fethederek büyük bir İslam şehri yapmaktı.
II. Mehmed, Konstantinopolis'i ele geçirmek için öncelikle deniz yardımının kesilmesi gerektiğini düşünmekteydi. Bu gerekçe ile büyük dedesi Yıldırım Bayezid'in yaptırmış olduğu Anadolu Hisarı'nın karşısında Rumeli Hisarı'nı yaptırdı. Bu hisar, Tuna Nehriile Karadeniz'den gelecek yardımı önlemenin yanında, Osmanlı Donanması için bir üs konumu üstlenecekti. İstanbul'u kuşatacak ordunun arkasını korumak amacı ile Avrupa'da birçok stratejik noktaya birlikler gönderildi. Mora Yarımadası kuşatıldı. İstanbul'un yüksek ve kalın surlarını yıkmak amacı ile Edirne'de, devrin önemli mühendisleri Musluhiddin, Saruca Sekban ileOsmanlılar'a sığınan Macar Urban'a toplar döktürüldü. Edirne ve Konstantinopolis arasındaki yol düzenlendi ve toplarıngeçebileceği kaliteye yükseltildi. II. Mehmed'in tasarlamış olduğu aşırtma gülleleri, günümüz ismi ile havan topları yapıldı.
Osmanlı Donanması'nın Haliç'e indirilmesi ile birlikte savaşın seyri Osmanlılara döndü. İstanbul'a 19 Nisan, 6 Mayıs ve 12 Mayıs'ta büyük hücumlar düzenlendi fakat şehir ele geçirilmedi. Kuşatma oldukça uzun sürmüş, Osmanlı askerleri moral ve fizikî açıdan kötü duruma düşmüştü. Bu gelişmeler üzerine II. Mehmed, 29 Mayıs'ta büyük taaruz için emir verdi. 29 Mayıs'ta günün ilk ışıkları ile başlayan taaruz sonucu, Ulubatlı Hasan'ın Bizans surlarına çıkarak Osmanlı sancağını dikmesi ile Osmanlı ordusu moral kazandı ve savaşa topyekün karşılık verdi. Açılan gediklerin kapatılamaması ve Osmanlı ordusunun topyekün saldırısı karşısında Konstantinopolis, 29 Mayıs 1453 Salı günü II. Mehmed'in önderliğindeki Osmanlı birliklerine teslim oldu. Konstantinopolis'in alınması ile birlikte topların deldiği surlardan içeri giren II. Mehmed, halkın sevgi gösterisi ile karşılandı. Bu fetihten sonra II. MehmedFatih unvanını aldı ve Fatih Sultan Mehmed olarak anılmaya başladı.
vikipedia

3 Nisan 2014 Perşembe

Salvador Dali

Salvador Domingo Felipe Jacinto Dalí y Domènech, kısaca Salvador Dalí (d. 11 Mayıs 1904 – ö. 23 Ocak 1989), Katalan sürrealist ressam. Gerçeküstü eserlerindeki tuhaf ve çarpıcı imgelerle ünlenmiştir. En iyi bilinen eseri olan Belleğin Azmi,ni 1931'de bitirmiştir.
Dalí, ressamlığın yanı sıra heykelcilikfotoğrafçılık ve filmcilikle de ilgilenmiş, Amerikalı animasyoncu Walt Disney ile beraber yaptığı Destino adlı kısa çizgi film, 2003'te "en iyi kısa animasyon filmi" dalında Oscar adayı olmuştur.
Katalonya doğumlu olan Dalí, 711 yılında İspanya'yı fethetmiş olan Mağribiler'in soyundan geldiğini iddia etmiş, "süslü ve cafcaflı olan her şeye, lüks hayata ve doğu kıyafetlerine olan düşkünlüğünü" de "Arap kökeni"ne bağlamıştır.[1]
Dalí hayatı boyunca, sanatıyla olduğu kadar eksantrik giyimi, davranışları ve sözleriyle de dikkat çekmiş, bu durum kimi zaman, onun sanatını takdir edenleri de etmeyenler kadar usandırmıştır.[2] Bu davranışların getirdiği kötü şöhret, Dalí'nin geniş kesimlerce tanınmasını sağlamış ve eserlerine duyulan ilgiyi arttırmıştır.

İlk yıllar[değiştir | kaynağı değiştir]

Dalí 11 Mayıs 1904'te, İspanya'nın Katalonya bölgesinde bulunan Figueres kentinde, Salvador Dalí i Cusí ve Felipa Domenech Ferres çiftinin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Çiftin 1901 doğumlu ilk çocuğu, Dalí'nin doğumundan tam dokuz ay on gün önce (1 Ağustos 1903'te) sindirim yolu iltihabından ölmüş, onun ismi olan Salvador da ikinci çocuğa geçmişti. İlk çocuklarının küçük yaşta ölmesini bir türlü kabullenemeyen Dalí çifti, küçük Dalí'nin yanında sık sık ölmüş ağabeyinden bahsediyor, ilk Salvador'un bir resmini yatak odalarının duvarında tutuyor, ve Dalí'yle beraber düzenli olarak ilk Salvador'un mezarını ziyaret ediyorlardı.[3] Bu durum, Dalí'nin küçük yaşta kendi kimliği konusunda karışıklık yaşamasına sebep oldu. Sonradan, hiç tanımadığı ağabeyi hakkında "iki su damlası gibi birbirimize benziyorduk, fakat yansımalarımız farklıydı [...] O, herhalde benim fazla mutlak olarak tasarlanmış ilk versiyonumdu." diye yazacaktı.[4]
Dalí'nin babası, sert ve otoriter karakterli bir noterdi. Annesi ise tam tersine sevecen ve anlayışlıydı ve oğlunun resim konusundaki çabalarına destek veriyordu.[5]Dalí üç yaşındayken kızkardeşi Ana María doğdu. Evin tek erkek çocuğu olarak, annesi, kızkardeşi, teyzesi, anneannesi ve bakıcısından sürekli ilgi gören Dalí, küçük yaşlarından itibaren şımarık ve kaprisli bir karakter sergilemeye başladı.[2]
1914'te annesinin desteğiyle özel bir resim okuluna yazılan Dalí, 1919'da Figueres Belediye Tiyatrosu'nda ilk sergisini açtı. Şubat 1921'de ise çok sevdiği annesini meme kanserinden kaybetti. Annesinin ölümü hakkında "hayatımda aldığım en büyük darbeydi. Ona tapardım [...] Ruhumun kaçınılmaz kusurlarını görünmez kılabilmesine hep güvendiğim bir varlığın kaybını kabullenemiyordum." diye yazacaktı.[4] Dalí'nin babası, karısının ölümünden kısa süre sonra baldızıyla evlendi.

Madrid, Paris ve ABD[değiştir | kaynağı değiştir]

1922'de Madrid'e taşınan ve buradaki okula yazılan Dalí, ilk eserlerinde kübizm ve dadaizm etkileri gösterdi. Fransa ve İsviçre kökenli olan bu yeni akımlar, o sıralar Madrid'de pek yaygın değildi, ve Dalí'nin eserleri kısa sürede ilgi çekmeye başladı. Dalí, Madrid'de geçirdiği yıllarda, kendisi gibi avangart sanata meraklı olan film yapımcısı Luis Buñuel ve şair Federico García Lorca ile yakın arkadaş oldu. 1923'te disiplinsizlik yüzünden geçici olarak okuldan uzaklaştırılan Dalí, aynı yıl Girona'da anarşist gösterilere katıldığı için tutuklandı ve bir süre gözaltında tutuldu.[6] 1925'te okula geri döndü, ve Barcelona'da ilk kişisel sergisini açtı. Resimleri eleştirmenler tarafından ilgi ve şaşkınlıkla karşılandı.
Belleğin Azmi, 1931
Dalí 1926'da Paris'e gitti ve büyük saygı duyduğu Pablo Picasso ile tanıştı. Sonraki birkaç yıl boyunca, Dalí'nin eserlerinde Picasso etkisi ağır basacaktı. Paris gezisinden döndükten kısa süre sonra okulundan temelli kovulan Dalí, çok geçmeden askere alındı. Ekim 1927'de askerlik hizmetini bitirdi ve Mart 1928'de sanat eleştirmenleri Lluís Montanyà ve Sebastià Gasch ile beraber, sanatta modernizmi ve fütürizmi savunan "Sanat Karşıtı Katalan Manifesto"yu yazdı.
1929'da arkadaşı Luis Buñuel ile beraber çektikleri Bir Endülüs Köpeği adlı avangart kısa film, sürrealist sanat çevrelerinde ikiliye büyük şöhret kazandırdı. Aynı yıl ikinci kez Paris'e giden Dalí, burada ressam Joan Miró aracılığıyla sürrealist akımın öncüleri André Breton ve Paul Éluard ile tanıştı. Éluard'ın karısı Gala (asıl ismi Helena İvanovna Diakonova), tanıştıkları andan itibaren Dalí'nin ilgisini çekti, ve 1929 yazında Dalí ile Gala arasında, sonradan evliliğe dönüşecek olan tutkulu bir ilişki başladı.
1931 yılında Dalí, en meşhur eseri olan Belleğin Azmi,ni yaptı. Yumuşak Saatler ya da Eriyen Saatler olarak da bilinen eserde, geniş bir kumsal manzarası önünde eriyen cep saatleri resmedilmiştir. Eser genel olarak, katı ve değişmez zaman kavramına karşı bir protesto olarak yorumlanır.[7] Dalí sonradan bu resmin ilhamını, sıcak Ağustos güneşi altında erimekte olan bir Camembert peynirinden aldığını yazacaktı.[4]
Haşlanmış Fasulyeli Yumuşak Yapı (İç Savaş Öngörüsü), 1936
1929'dan beri beraber yaşayan Dalí ve Gala, 1934'te bir devlet nikâhıyla evlendiler. (1958'de bir Katolik düğünüyle nikâh tazeleyeceklerdi.) Aynı yıl New York'ta bir sergi açan Dalí, ABD'de büyük sansasyon yarattı ve büyük üne kavuştu. 1936'da Londra Uluslararası Sürrealist Sergisi'nde bir konuşma yapması istenince, sahneye eski tip hantal bir dalgıç tulumu içinde çıktı. Tulumun beline mücevher işlemeli bir kama takmıştı; bir elinde bir bilardo ıstakası tutuyor, diğer eliyle de bir çift kurtköpeğini çekiştiriyordu.[8] Konuşma sırasında nefes almakta zorluk çekince, dalgıç kıyafetinin başlığı çıkarıldı.
Dalí 1937'de Hollywood'a giderek zamanın meşhur komedyenleri Marx kardeşler ile tanıştı, ve onlar için bir film senaryosu yazdı.[6] 1938 yazında ise Londra'da, hayranı olduğu Sigmund Freud ile tanıştı ve ünlü psikoloğun birkaç portresini yaptı. Tüm sürrealistler gibi Dalí de bilinçaltının dışavurumuyla ilgileniyor, ve Freud'un bilinçaltı konusundaki yazılarını ilgiyle takip ediyordu.
1936'da başlayan ve tüm İspanya'yı kaosa sürükleyen İspanya İç Savaşı, 1939'da General Francisco Franco'nun galibiyetiyle sona erince, Dalí yeni kurulan faşist rejimi desteklediğini açıkladı.[9] Bunun üzerine, çoğunluğu Marksist olan ve Dalí'nin abartılı dikkat çekme çabalarından zaten hoşlanmayan sürrealistler, Dalí'ye açıkça sırtlarını döndüler. Sürrealist grubun önderi Breton, Salvador Dalí'nin isminden iğneleyici bir anagram çıkardı: Avida Dollars (Dolar Heveslisi). Dalí ise cevap vermekte gecikmedi: "Le surréalisme, c'est moi!" (Sürrealizm benim!)[6] Sürrealistler ve Dalí arasındaki çekişme, Dalí ölene kadar devam edecekti.
1940'ta Dalí ve Gala, tüm Avrupa'yı etkisi altına almaya başlayan II. Dünya Savaşı'ndan kaçarak ABD'ye yerleştiler. Burada dokuz yıl kalacaklardı. 1942 yılında Dalí,Salvador Dalí'nin Gizli Hayatı isimli otobiyografisini yayımladı. 1945-46 yıllarında, Walt Disney ile beraber DestinoAlfred Hitchcock ile beraber Spellbound filmlerinin yapımında çalıştı. 1947'de sürrealist bir Picasso portresi yaptı.
Vikipedi